yılın 4. haftası

bu hafta gündemi takip ederken dikkatimi çekenler…

Jan 27

twitter’da

schiaparelli’nin defile ve törenlerdeki kostüm-show atakları bu hafta twitter’ı epey meşgul etti.

bunlardan ilki, kıyafetlere kondurulmuş olan aslan, kurt gibi hayvanların başlarının neredeyse gerçek boyutlardaki tasviri oldu. elbette gerçek hayvanların başları değillerdi ancak av gibi çağdışı bir “spor”u normalleştidiği yorumlarını kabul etmek gerek.

michealla✨ @PRADAXBBY

Kylie wearing the Schiaparelli dress before it hit the runway

ikincisi ise doja cat’in 30000 schiaparelli kristali ile tamamlanmış olan “look”u. (kıyafeti demek o kadar eksik kalacaktı ki, look dedim.)

doğrusu beni çok etkiledi. belki doja cat’i çok sevdiğim için çok beğenerek etkilendim, belki de gerçekten görkemli buldum.

#BBB23 - Preta @pretademaiss

caras, simplesmente Doja Cat

instagram’da

that sad beige lady’nin enfes yorumlarıyla dolu official sad beige isimli instagram hesabından inanılmaz keyif alıyorum.

çocukların renkli dünyasının neden bu kadar hüzünlü bir beje transfer olduğunu biraz sorgulattı. sanki o yavrucaklar birer mobilyaymış da, popülerleşen bej renk versiyonları daha “cool”muş gibi.

neyse seslendirme enfes, hisse girmek kaçınılmaz.

officialsadbeige

A post shared by That Sad Beige Lady (@officialsadbeige)

bir haber

bill gates’in insanlık için gelecek vizyonu ve uyarıları, bir anda tekrar gündeme gelen covid sayıları derken, strep a ile tanıştık. ne yazık ki bu tanışma, strep a kaynaklı olduğu açıklanan ilk vefat haberi ile oldu.

virolog semih tareen’in uzman gözüyle anlatımı için buraya tıklayabilirsiniz.

strep a hakkında detayları içeren bir haber de burada.

keyif alarak izlediğim bir youtube videosu

kazıklı maria’nın “b*k gibi book reviews” serisini henüz keşfetmemiş olanlar ve en iyi inceleme bölümüyle başlamak isteyenler için dev hizmet: 😡💢 mafyanın hizmetçisi 😡💢 kitap incelemesi - part 2 (b*k gibi book reviews)

şive komedisini gülünç olmadan komik haliyle izlemek isterseniz doğru adres.

bir film

95. oscar ödülleri için adaylar açıklandı. adayların sıralı tam listesi box office’de.

kutsal geyiğin ölümü’nde izlediğim ve filmdeki rolüyle beni yay gibi geren barry keoghan’ın hüzünlü çocukluk hikayesi oscar ödüllerinden birazcık rol çaldı. annesini kaybeden ve pek çok farklı koruyucu aile ile büyüyen oyuncu, fena halde dezavantajlı bir konumdan oscar’da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü adaylığına geldi.

bu bugünkü bana, içinde bulunulan bir durumun hiç kalıcı olmadığını anımsatan pozitif bir hüzün oldu.

öte yanda normal people’dan tanıdığım paul mescal var. aftersun ile en iyi erkek oyuncu ödülüne aday.

bu adaylık oscar’a karşı kaybedilen ilgiyi yenilikçi ve ana akım olmayan odaklarından aradığı gibi bir hisse sürükledi beni.

oscar adayı filmler ve nerelerden nasıl izleneceğine dair detayları binnaz saktanber’in hesabından görebilirsiniz.

bir kitap

instagram’da ve youtube’da takip ettiğim bir yemek ve kültür platformu var: bu kız hep aç

lian penso’nun youtube’da başlattığı ve instagram’da da sürdürdüğü, yemek tarifi vermenin ötesinde tarih ve kültür yolculuğuyla dolu anlatımları bir kitaba dönüştü: köklere dönüş

sefarad, ermeni, boşnak, çerkes, girit, istanbul gibi mutfaklardan hikayeler taşıyan hesap, kanal ve kitaba göz atmaya değer.

hatta şu aralar, anneanneden de imzalı versiyonu edinmek için bir etkinlik bile mevcut.

bir dizi

herkesin tekrar tekrar izlediği, izlemek istediği bir ya da birkaç dizisi olduğu ön yargısı ile giriyorum lafa... benim o dizilerimden birisi the good place. şimdilik sadece 2 kez izleyebildim, 12-13 bölümden 4 sezonluk dizi gibi dizi.

fantastik hissi vermeden fantastik olabilmiş bir komedi-felsefe dizisi diye özetlesem sorun olmaz umarım.

verdiğimiz kararlar ve sonuçları, ikinci bir şans sunulsa farklı olup olmayacağımız, kendimizi algılama halimiz vs gerçek halimiz, ahlak üzerine tartışmalar, sonsuz cennetin sorunsalları “öteki dünya” kavramı üzerinden anlatılmış. sarılmak istediğim bir dizi, o kadar güzel ki…

bir podcast

“facebook diye bi site açılmış” der gibi olmasın ama “meksika açmazı” diyeceğim ve sakince uzaklaşacağım.

mesut süre’nin sadece kendisinde bulunan tarifsiz moderasyon ve sunum yeteneği olmasa son 10 yılımız bir tık daha sönük geçerdi.